Anasayfa Blog Change.org Uygar Özesmi Röportajı
Change.org Uygar Özesmi Röportajı

Change.org Uygar Özesmi Röportajı

0

Change.org… Bu hafta birçok kişinin yakından tanıdığı Change.org Doğu Avrupa ve Batı Asya Direktörü Dr. Uygar Özesmi ile bir röportaj gerçekleştirdik. TEMA, Greenpeace günlerinden başlayarak bugüne kadar yaptığı işler hakkında konuştuğumuz ve çok keyif aldığımız bir sohbet oldu. Röportajı Ahmet, Dilara ve ben birlikte yönetmiş olduk. Sizleri daha da bekletmeden bu güzel röportaja geçelim.

Geçmişten günümüze kadar sizi birçok güzel işte gördük. Kısaca hatırlayabilmemiz için biraz bahseder misiniz?

Esasında Aristolog için en ilginç gelecek konudan başlayayım. Bu da benim Türkiye’nin ilk crowdsourcing sitesini (kusbank.org) kurmuş olmam. 2000 senesinde Erciyes Üniversitesi’nde Doğa Derneği ile işbirliği içerisinde bir site kurduk. Bu site daha sonra Worldbirds adı ile dünyadaki bütün kuş gözlemcilerine hizmet eden bir küresel siteye dönüştü. 13 yıl sonra halen ayakta ve son yıllarda özellikle Kerem Ali Boyla’nın emekleri ile devam ediyor. Beni geçenlerde çok gururlandıran bir olay oldu; Doç. Dr. Çağan Şekercioğlu’nun yazdığı bir makale nedeniyle kusbank.org New York Times’a haber oldu. Kendisi aynı zamanda change.org‘ta Aras kuş cennetinin kurtarılması için bir kampanya da yürütüyor (Link:http://www.change.org/araskuscenneti). Özetle kusbank.org benim onlineda olan maceramda bir mihenk taşıdır. Ondan sonrasına geçmem gerekirse; biliyorsunuz imza kampanyaları Türkiye’de hep sokaktaydı. 2007 senesinde TEMA Vakfı Genel Müdürlüğü yaptığım sıralarda 2B ormanlarının satışını engellemek için online kampanya başlattık ve 768.000 imza aldı, çok büyük destek gördü. Uzun süre bu kampanyanın imza rekoru kırılamadı. Ayrıca bu kampanya sayesinde o dönem için 2B satışlarına dair yasa çıkarılamamıştı. TEMA’daki tecrübemden sonra Greenpeace Akdeniz’e geçtim. Burada bir online kampanya ekibi kurduk. Birçok başarılı kampanya yürüttük.

Bu kampanyalardan biraz bahseder misiniz?

Bunlardan ilki “Ben de gemideyim.” Greenpeace’in Arctic Sunrise gemisine orkinosları korumak için çalışma yaparken Akdeniz’de endüstriyel balıkçılar saldırdı. Online ortamda oluşturduğumuz geminin bütün piksellerine insanlar mesajlarını yazarak destek oldu. Yani biz arkanızdayız mesajı vermiş oldular. Daha sonra Seyfi Solukal kampanyasını yaptık. Seyfi Solukal kurmaca bir belediye başkanı idi. Bu kampanyada web sitesinden afişlere kadar birçok materyal kullandık. Fan kulüpleri oluşacak kadar popüler oldu. Absürd sloganlarla karakterimizi besledik. İş ciddiye binince, Seyfi Solukal gömleğini çıkardı ve altından Greenpeace tişörtü ile şöyle bir mesaj vererek bir kampanya başlattı; sizlerin güneş için belediye başkanlarını desteklemenizi istiyorum, fosil yakıtlardan uzak durun ve yenilenebilir enerjiye yönelin. Bu deklarasyona da onlarca belediye başkanı adayı imza attı. Sonra da herkesin bildiği meşhur “Seninki kaç santim?” kampanyasını yürüttük. Ve tabi ardından Türkiye’de en büyük etkiyi bırakan “Yemezler” kampanyası var. Bu kampanya sayesinde GDO’lu gıdaların Türkiye’ye girişi fiilen engellenmiş oldu.

Greenpeace Akdeniz’de her şey bu kadar güzel ilerlerken neden Change.org‘a geçtiniz?

Yemezler kampanyasının başarıya ulaşmasından bir ay sonra Greenpeace’ten ayrıldım. Ayrılmamın nedeni de Türkiye’de online kampanyacılığın daha da gelişmesi gerekliliğiydi. Greenpeace nasıl çevre için mücadele ediyorsa; kadın hakları, hayvan hakları, çocuk hakları, eğitim, sağlık gibi her konuda mücadelenin olması gerekliliği. Fakat insanlar nasıl online kampanya yapacaklarını bilmiyordu. Kolay değildi bir sene öncesine kadar. O zamanlar Change.org‘un Türkiye’ye geleceğini öğrenince Greenpeace’teki misyonumu tamamladığımı düşündüm ve Change.org‘la online kampanyacılığı toplumun her kesimine yaymak için bu alana geçtim. İmza kampanyaları toplumsal süreçlerin sağlıklı işleyebilmesi için önemli araçlardan bir tanesi. Change.org‘ta da biz bu olanağı sağlıyoruz ve insanlara bu hizmeti veriyoruz.

OKU  Tmob ve Mobil Pazar: Rudi Dökmecioğlu Röportajı

Daha önce Change.org‘u anlatan bir yazı yayınlamıştık. Kampanya oluştururken insanlara verebileceğiniz birkaç tavsiye var mı?

change.org En önemli şey şu; Change.org‘u gerçek bir değişim oluşturabilmek adına kullanın. Change.org bir protesto sitesi değil. Change.org‘un temel amacı insanların bu siteyi kullanarak görmek istedikleri değişimi oluşturmalarını sağlamak. Bu değişimi sağlayabilmek için bir muhatap olması gerek. Yani kim veya kimlerden bu değişimin istenildiğinin belirtilmesi çok önemli. Kim bunu değiştirecek? Muhatabın bunu değiştirecek bir iradesi ve yetkisi olması gerekli. Bu bir kişi, şirket veya devlet kurumu olabilir. İkincisi muhataptan talebini net yazman lazım. Mesela; “Ben senin böyle olmanı istemiyorum…” Bu net bir ifade değil. Nasıl olmasını istediğini ve beklentini belirtmen ve net olman gerekiyor. Ayrıca muhatabı ve imzacılarını ikna edebilecek kadar güçlü ama basit bir anlatım gerekiyor. Bunlar ne kadar çok başarılı yapılırsa o kadar çok destekçi kazanılır. Tabii muhatabı ikna edebilmek için yapılan talebin de gerçekçi olması gerekli.

[highlight]Mevcut durumdan da biraz bahsedelim. change.org sahip olduğu kullanıcı sayısı ve etkileşim oranları nedir?[/highlight]

Şu anda 900.000’in üzerinde kullanıcısı var. Ayda yaklaşık 350.000 civarında imza alıyoruz. Şu anda 100.000 imzaya sahip iki kampanya var. Bunlardan bir tanesi CNN Türk’ün isim lisansının iptali için açılan kampanya

, diğeri Mehmet Ali Alabora’ya sözlü ve hukuki saldırıların durdurulması için açılmış kampanyalar. Aslında bir imza kampanyasının imza sayısı çok da önemli değil. Önemli olan doğru muhatabı seçerek insanların istediği değişimi imzalar vasıtasıyla o muhataba anlatabilmek. Örneğin apartmandaki yöneticinize talebinizi iletmek üzere bir kampanya yürütüp apartmanda yaşayan insanların %90’ının desteğini alırsanız başarılı olmuşsunuz demektir.

Son dönemlerde Türkiye ve dünyadaki toplumsal olayların Change.org‘a katkısı oldu mu?

Aslına bakarsınız o kadar hızlı büyüyoruz ki, bu hızı çok etkileyecek bir durum söz konusu olmadı. Yine de Türkiye’de normal büyüme sayımıza ilave 50.000 civarında üye katıldığını söyleyebiliriz.

Sitede ilgilendiğiniz bir kampanyaya destek olabilmek bir başka deyişle imza atabilmek için üye olma zorunluluğu bulunuyor. Bu durumun getirdiği dezavantajlar da muhakkak vardır. En kötü, insanlar o an üye olmaya üşenebilir. Buradaki stratejinizden bahsedebilir misiniz?

Biz insanların imza attıktan sonra üye olma zahmetine girmelerini istiyoruz. Bunun nedeni orada imza atan kişilerin her birinin gerçek kişiler olarak platforma katılma gerekliliği. Üyelik bu açıdan kampanya başlatanlar için önemli bir şey. Aldığımız bunun gibi önlemler sayesinde sitemizde neredeyse hiç spam bulunmamakta.

Bir başka dikkat çeken özellik mail pazarlamasını güzel kullanmanız. Bu konuda nasıl çalışıyorsunuz?

Mailing çok önemli. Sitede oluşturduğun profiline, ilgi alanlarına göre başka insanların başlattığı imza kampanyalarını sana gönderilen mailler ile hiçbir zahmete girmeden takip edebiliyorsun. Bunun yanında imzaladığın kampanyayı oluşturan kişiyi de dilersen takibe alabiliyorsun. Yine aynı şekilde o kişinin veya topluluğun oluşturduğu kampanyalar mail olarak size iletilmiş oluyor.

OKU  Girişimci ile Esnaf Arasındaki Farklar

Diğer ülkelerde bulunan change.org‘lar ile bir kıyas yapmak gerekirse Change.org Türkiye hangi seviyede bulunuyor?

Türkiye şu anda çok hızlı bir gelişme içerisinde. Hemen hemen tüm ülkelerdeki gelişim kendi internet popülasyonları ile orantılı şekilde hızla ilerliyor. Ama mesela İspanya ve Avustralya’da Change.org üye ve kullanım oranları çok yüksek.

Change.org‘un kampanya oluşturan kişiler için uyulmasını istediği belli başlı kurallar nelerdir?

Öncelikle şunu vurgulamak lazım; Change.org bir kampanya örgütü değil. Change.org bir imza kampanyası platformu. Açık platform olarak çalışan bir hizmet sağlayıcı. Hangi görüşten ve ideolojiden olursan ol

, kim olursan ol kapımız herkese açık. Tabi belli kurallar var. Öncelikle belirteyim bu kurallara neredeyse herkes uyuyor. Kurallara geçersek; şiddeti özendiren veya şiddet taraflısı bir kampanya oluşturulamaz. Aynı şekilde kampanyanın içerisinde bir nefret söylemi barındırılamaz. Ayrımcılık veya karalama kampanyası yapılamaz. Son olarak da insanları suça teşvik edici bir kampanya oluşturulamaz. Enteresandır bu ilkelere herkes uyuyor. Burada kampanyayı oluşturan kişilerin profillerinin bulunuyor olması önemli. Bu bir topluluk olduğu için bir nevi sistemin kendi kendini yönettiğini görüyoruz.

Change.org‘un büyük bir boşluğu doldurduğunu izleyebiliyoruz. Tüm insanlar sosyal medyada yazarak savunduğu şeylere tepki gösteriyor fakat çoğu zaman somut bir karşılığı bulunmuyor. Change.org bu noktada çok kıymetli bir ögeye dönüşüyor. Ben kişisel olarak Change.org‘u şöyle tanımlıyorum; “Klavye kahramanlarını gerçek birer kahramana dönüştüren mecra.” Bir diğer yandan da Change.org‘un ilginç bir gelir modeli bulunuyor, sizden dinlemek isteriz.

Gelir modelimiz şu anda Türkiye’de henüz uygulanmıyor, fakat bir an önce devreye almak istiyoruz. Benim en çok hoşuma giden şey bu finans modeli. Mesela sen çocuk hakları konusunda bir imza attın, sonra bir tane daha attın, üçüncüsünde karşına bir mesaj geliyor; “Çoban Yıldızı Derneği adında bir kuruluş var ve çocuklar ile ilgili çalışmalarda bulunuyor. Çoban Yıldızı Derneği’nin seninle iletişime geçmesine izin veriyor musun?” Bu kişi “Evet” derse kurumlar gerçekten kendi alanlarında ilgili kişilere doğrudan ulaşmış oluyorlar. Bir nevi kurumlar ile ilgi duyan kişiler arasında tatlı bir çöpçatanlık yapılıyor diye anlatabiliriz.

Change.org üzerinden kampanya oluşturan devlet kuruluşları var mı?

Ben henüz rastlamadım fakat bazı valiler ve diğer üst düzey görevli kişilerin üyeliklerinin bulunduğunu biliyorum ve Change.org üzerinden kampanyaları izlediklerini dolayısıyla gözlemlerde bulunduklarını tahmin ediyorum. Örneğin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın çok iyi takip ettiğini söyleyebilirim.

Son olarak Aristolog hakkındaki görüşlerinizi soralım.

Sitenizi daha önce inceledim ve çok hoşuma gitti. Özellikle siteniz yüzeysellikten uzak, derinlikli bir site. Belli ki sitenin kendi içinde bir sosyal bilinci var. Bu insanlar bu işi tüccarlık için yapıyor hissini almıyorsun. Çok daha güzel işler yapacağınıza da samimiyetle inanıyorum.

Ahmet Beliktay 2011 yılında dijital medya sektörü odaklı ve sosyal medya odaklı blog olan Aristolog.com‘u kurdu. Ahmet Beliktay, Ağustos 2015’ten itibaren Akıl Fikir İşleri (AFI) Şirket Direktörü olarak görev yapmaktadır.

Yorum Bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir